Sıra Cetveline itiraz halinde faiz geliri nemalandırma sonucu hak sahibine ödenir
ÖZET: İİK’nın 140 vd. maddelerinde sıra cetveline itiraz edilmesi halinde icra müdürlüğünce alacaklılara ödenmeyen paranın nemalandırılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ancak yine de sıra cetveline itiraz edilmesi nedeniyle alacaklıya ödenmeyen paranın icra müdürünce banka hesabına yatırılması sonucu elde edilen faiz geliri varsa, alacaklıya ödenmesinin yasal dayanağı olmayıp, nemalandırma sonucu elde edilen paranın Hazineye ait olduğu yönünde iken, kararın dayanağı olan Harçlar Kanunu’nun 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptali nedeniyle, oluşan bir nema geliri varsa bunun hak sahiplerine ödeneceği yönünde görüş değişikliğine gidilmiştir.
Yargıtay 12. H.D. 2023/3399 E. 2024/808 K.
Yargıtay 12. H.D. 2023/6053 E. 2024/2670 K.
T.C.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi
T Ü R KM İ L L E T İA D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2023/6053
KARAR NO : 2024/2670
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 07.06.2023
NUMARASI : 2023/976-2023/817
DAVACI :
DAVALI :
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Funda Hasanbaşoğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi alacaklının icra dosyasına gelen paranın paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinin kesinleşmesi üzerine payına düşecek paranın neması ile birlikte ödenmesi talebinin, icra müdürlüğünce reddedildiğini ileri sürerek sıra cetveline konu paradan elde edilen nemanın Hazine’ye ödenmesine dair müdürlük işlemini şikayet ile dosyadaki paranın sıra cetveline göre nemalarıyla birlikte ödenmesini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince, alacaklıya veya borçluya nemanın ödeneceğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığından bahisle şikayetin reddine hükmedildiği, kararın şikayetçi alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinafbaşvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrası, “mahkemeler hakimler; Cumhuriyet Savcıları ve icra iflas daireleri tarafından adlî ve idari işlemlerle takip işlemlerinden dolayı herhangi bir sebeple alınmış olan paraların bankaya yatırılması halinde bu paralara ait faiz, ikramiye ve sair menfaatleri Devlete aittir.”, ikinci fıkrası ise, “Şüyuun giderilmesi neticesinde hasıl olan para ve tereke paraları ile kısıtlı veya gaip adına bankaya yatırılan paralar yukarıdaki fıkra hükmünden müstesnadır.” hükmünü amir iken, söz konusu iki düzenleme de, Anayasa Mahkemesinin 04.5.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.4.2023 tarih ve 2023/48 E. – 2023/72 K. sayılı kararı ile, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Daire içtihatları, İİK’nın 140 vd. maddelerinde sıra cetveline itiraz edilmesi halinde icra müdürlüğünce alacaklılara ödenmeyen paranın nemalandırılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ancak yine de sıra cetveline itiraz edilmesi nedeniyle alacaklıya ödenmeyen paranın icra müdürünce banka hesabına yatırılması sonucu elde edilen faiz geliri varsa, alacaklıya ödenmesinin yasal dayanağı olmayıp, nemalandırma sonucu elde edilen paranın Hazineye ait olduğu yönünde iken, kararın dayanağı olan Harçlar Kanunu’nun 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptali nedeniyle, oluşan bir nema geliri varsa bunun hak sahiplerine ödeneceği yönünde görüş değişikliğine gidilmiştir.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2023 tarih ve 2022/303 E.2023/86 K. sayılı kararında da işaret edildiği üzere; Anayasa’nın 153. maddesinin beşinci fıkrasına göre iptal kararları geriye yürümez. İptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin hükmün temel amacı iptal edilen Kanuna veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmüne dayanılarak daha önce yapılanişlemleringeçerliliklerinin korunmasını sağlamaktır. Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11 E.1989/48 K. sayılı kararında da iptal kararlarının geriye yürümezliği “Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir.Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Anayasanın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” düzenlemesi; “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinin birinci fıkrasında “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.” ve 153. maddesinin altıncı fıkrasında “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” hükümleri ile 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesinde ise “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke yer alır.
Yapılan bu açıklamalara göre; somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarının kesin hüküm hâlini almış yargı ve idare kararları saklı kalmak şartıyla geriye yürüdüğünü kabul etmek gerekir. İptal kararlarının geriye yürümemesi “hukuk güvenliğini sağlamak” amacı ile konmuş olduğuna göre, bu ilke yalnızca kesin hüküm hâllerinde ifade eder (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku (Genel Esaslar), 23. Bası, İstanbul 2019, s. 264, 265;).
Buna göre, her ne kadar İlk Derece Mahkemesinin karar tarihinde söz konusu kanun hükmü iptal edilmemiş olup yürürlükte olduğundan, karar Dairenin eski içtihatları gereğince yerinde ise de; şikayete konu müdürlük kararının dayanağı olan kanuni düzenlemenin, temyiz incelemesi aşamasında, 04.5.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.4.2023 tarih ve 2023/48 E. – 2023/72 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi nedeniyle, verilen iptal kararının henüz kesinleşmemiş eldeki şikayette uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulü ile şikayete konu müdürlük kararındaki nema tutarının alacaklıya ödenmesi talebinin reddine dair kısmının iptaline karar verilmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
SONUÇ :Şikayetçi alacaklının temyiz isteminin, yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 07.06.2023 tarih ve 2023/976E. 2023/817 K. sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Kocaeli 1. İcra Hukuk Mahkemesinin 05.04.2023 tarih ve 2023/149 E.- 2023/239 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 19.03.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
- Hukuk Dairesi
T Ü R KM İ L L E T İA D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
ESAS NO : 2023/3399
KARAR NO : 2024/808
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 28/03/2023
NUMARASI : 2023/506-2023/498
DAVACI/ŞİKAYETÇİ :
DAVALI :
İHBAR OLUNAN :
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi Armağan Keskin Sarıbaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Şikayetçi-alacaklının icra dosyasına gelen paranın paylaştırılması için düzenlenen sıra cetvelinin kesinleşmesi üzerine payına düşecek paranın neması ile birlikte ödenmesi talebinin, icra müdürlüğünce reddedildiğini ileri sürerek sıra cetveline konu paradan elde edilen nemanın Hazine’ye ödenmesine dair müdürlük işlemini şikayet ile dosyadaki paranın sıra cetveline göre nemalarıyla birlikte ödenmesini talep ettiği, İlk Derece Mahkemesince, alacaklıya veya borçluya nemanın ödeneceğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığından bahisle şikayetin reddine hükmedildiği, kararın şikayetçi alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinafbaşvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 36. maddesinin birinci fıkrası, “ mahkemeler hakimler; C.Savcıları ve icra iflas daireleri tarafından adlî ve idari işlemlerle takip işlemlerinden dolayı herhangi bir sebeple alınmış olan paraların bankaya yatırılması halinde bu paralara ait faiz, ikramiye ve sair menfaatleri Devlete aittir.”, ikinci fıkrası ise, “ Şüyuun giderilmesi neticesinde hasıl olan para ve tereke paraları ile kısıtlı veya gaip adına bankaya yatırılan paralar yukarıdaki fıkra hükmünden müstesnadır.” hükmünü amir iken, söz konusu iki düzenleme de, Anayasa Mahkemesinin04.5.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.4.2023 tarih ve 2023/48 E. – 2023/72 K. sayılı kararı ile, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Daire içtihatları, İİK’nın 140 vd. maddelerinde sıra cetveline itiraz edilmesi halinde icra müdürlüğünce alacaklılara ödenmeyen paranın nemalandırılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı ancak yine de sıra cetveline itiraz edilmesi nedeniyle alacaklıya ödenmeyen paranın icra müdürünce banka hesabına yatırılması sonucu elde edilen faiz geliri varsa, alacaklıya ödenmesinin yasal dayanağı olmayıp, nemalandırma sonucu elde edilen paranın Hazineye ait olduğu yönünde iken, kararın dayanağı olan Harçlar Kanunu’nun 36. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının Anayasaya aykırı olduğundan bahisle iptali nedeniyle, oluşan bir nema geliri varsa bunun hak sahiplerine ödeneceği yönünde görüş değişikliğine gidilmiştir.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2023 tarih ve 2022/303 E.2023/86 K. sayılı kararında da işaret edildiği üzere; Anayasa’nın 153. maddesinin beşinci fıkrasına göre iptal kararları geriye yürümez. İptal kararlarının geriye yürümezliğine ilişkin hükmün temel amacı iptal edilen Kanuna veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi hükmüne dayanılarak daha önce yapılanişlemleringeçerliliklerinin korunmasını sağlamaktır. AnayasaMahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11 E.1989/48 K. sayılı kararında da iptal kararlarının geriye yürümezliği “Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir.Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde açıklanmıştır. Bununla birlikte, Anayasanın “Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” başlıklı 11. maddesinde “Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” düzenlemesi; “Mahkemelerin bağımsızlığı” başlıklı 138. maddesinin birinci fıkrasında “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler.” ve 153. maddesinin altıncı fıkrasında “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” hükümleri ile 6100 sayılı HMK’nın 33. maddesinde ise “Hâkim, Türk hukukunu resen uygular.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke yer alır.
Yapılan bu açıklamalara göre; somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararlarının kesin hüküm hâlini almış yargı ve idare kararları saklı kalmak şartıyla geriye yürüdüğünü kabul etmek gerekir. İptal kararlarının geriye yürümemesi “hukuk güvenliğini sağlamak” amacı ile konmuş olduğuna göre, bu ilke yalnızca kesin hüküm hâllerinde ifade eder (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku (Genel Esaslar), 23. Bası, İstanbul 2019, s. 264, 265;).
Buna göre, her ne kadar İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemelerinin karar tarihlerinde söz konusu kanun hükmü iptal edilmemiş olup yürürlükte olduğundan, kararlar Dairenin eski içtihatları gereğince yerinde ise de; şikayete konu müdürlük kararının dayanağı olan kanuni düzenlemenin, temyiz incelemesi aşamasında, 04.5.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 05.4.2023 tarih ve 2023/48 E. – 2023/72 K. sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilmesi nedeniyle, verilen iptal kararının henüz kesinleşmemiş eldeki şikayette uygulanması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Hal böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince şikayetin kabulü ile şikayete konu müdürlük kararındaki nema tutarının Hazineye irat kaydı yapılmak üzere bekletilmesine,nemaların ilgililere ödenmesi talebinin reddine dair kısmının iptaline karar verilmesi gerektiğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
SONUÇ :
Şikayetçi-alacaklının temyiz isteminin, yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/1. maddesi uyarınca, Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 28.03.2023 tarih ve 2023/506 E. 2023/498 K. sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Kayseri 2. İcra Hukuk Mahkemesinin 02.03.2023 tarih ve 2023/101 E. – 2023/104 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 24.01.2024 gününde oy birliğiyle karar verildi.