Türk Hukukunda Akıllı Telefonların Haczi
Giriş
İcra Hukuku uygulamasında cep telefonlarının ve akıllı telefonların haczine ilişkin bir sıkıntı yaşanmamaktadır, en azından böyle bir sıkıntı varsa bile henüz Yargıtay kararlarına yansımış bir durum söz konusu değildir. Cep telefonları, Türkiye’de 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren günlük hayatta yerini almaya başladı. Önceleri bir lüks olarak algılanan cep telefonları sonra vazgeçilmez olarak görülmeye başlandı ve kısa zamanda pek çok kişinin en az bir adet cep telefonu hattı ve cep telefonu (akıllı telefon) oldu.
Kanımızca, akıllı telefonlar artık kişinin manevi varlığının bir uzantısı haline gelmiş, bu niteliğiyle haciz konusu bir malvarlığı değeri olarak görülmemesi gerekir. Ancak maddi hukukta destekleyecek açık bir düzenleme olmamakla beraber Yargıtay içtihatlarında bu hususa benzer durumlarla ilgili kararlardan yola çıkarak kıyasen çözüm bulmaya çalışmak gerekmektedir. Akıllı telefonların İİK m. 82’deki “kişisel eşya” içinde mütalaa edilmesinde herhangi bir sıkıntı yok gibi görünmektedir.
Teknik olarak akıllı telefon, ses iletişimi yanında kablosuz veri aktarımı yapmayı sağlayan telefonlar olarak tanımlanmakla birlikte, bugün akıllı telefon ile gelişmiş bir işlemcisi olan ve pek çok mobil uygulama çalıştıran telefonlar anlaşılmaktadır. Cep telefonu, “sürekli, hafif siklet sıradan bir iletişimi destekleyen, üste oturan, mahrem sosyo-teknolojik bir bağdır, bir kişisel cihaz” olarak tanımlanabilmektedir. Bu noktada maddi hukukta akıllı telefonların haczinin engellenmesi konusunda bir dayanak bulmak zordur. Ancak Elektronik Haberleşme Kanunu m.34’te “Elektronik haberleşme hizmetleri ile ilgili olarak abone veya kullanıcılara tahsis edilen frekans, numara ve hat kullanımı ile internet alan adları gibi intifa ve kullanım hakları ile işletmecilerin yetkilendirmeleri hiçbir şekilde haczedilemez.” hükmü öngörülmüştür. Benzer bir düzenlemenin akıllı telefonlar bakımından da öngörülmesi çok daha pratik bir çözüm olduğu ileri sürülebilir. Kanunun gerekçesi hemen hemen hükmü tekrarlamakla yetinmiş, sadece hizmetin devamlılığının amaçlandığı ifade edilmiştir.
A. Temel Haklarla Sıkı Bağlantı Nedeniyle Akıllı Telefonların Kullanım Süresince Haczedilememesi
Haczi gerçekleştirecek olan icra müdürü, alacaklı ile borçlunun menfaatlerini bağdaştırmak zorundadır (İİK m. 85/son). Dolayısıyla bir yanda malvarlığına ilişkin bir alacak hakkı varken, diğer yanda özel hayatın gizliliği ve haberleşme hürriyeti ilkeleri gibi, kişi varlığı hakları içinde değerlendirilen haklar söz konusudur. Bu iki menfaat karşı karşıya geldiğinde, icra müdürünün ikincisi seçerek malı haczetmekten imtina etmesi gerekeceği kanısındayız. 1982 Anayasası’nın 20. maddesinde “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.” hükmü; 22. maddesinde ise “Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.” hükmü öngörülmüştür.
B. Kişisel Eşya Olarak Akıllı Telefonlar
Lüzumlu eşyasının haczedilemeyeceği İİK m. 82/b. 3’te “Para, kıymetli evrak, altın, gümüş, değerli taş, antika veya süs eşyası gibi kıymetli şeyler hariç olmak üzere, borçlu ve aynı çatı altında yaşayan aile bireylerine ait kişisel eşya ile ailenin ortak kullanımına hizmet eden tüm ev eşyası” şeklinde düzenlenmiştir. Burada hangi eşyaların zorunlu olduğu konusundaki takdir yetkisi aynı maddede “İcra memuru, haczi talep edilen mal veya hakların haczinin caiz olup olmadığını değerlendirir ve talebin kabulüne veya reddine karar verir.” şeklindeki son fıkrası hükmüyle icra memuruna (müdürü) bırakılmıştır. 28/03/2023 tarihinden önce birden fazla eşya olması durumunda haczi mümkün iken, yasa değişikliği sonucu yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere konutta kişisel eşya ve ailenin ortak kullanıma hizmet eden tüm ev eşyalarının haczi mümkün değildir. Ancak konutta, yani evde para, altın, gümüş, değerli taş, antika, süs eşyası, kıymetli evrak olması durumunda haczinin ve muhafazasının yapılabilmektedir.
6352 sayılı Kanuna Ait Hükümet Tasarısı gerekçesinde, “…Maddeyle, alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat dengesinin sağlanması, temel hak ve özgürlüklerin korunması, haczinde ekonomik yarar bulunmayan ya da muhafazasında ve satışında güçlük çekilen eşyaların hacizlerinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Düzenlemeye göre, ekonomik faaliyeti sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan borçlunun mesleğini sürdürebilmesi için gerekli her türlü eşya, borçlu ile aynı çatı altında yaşayan aile bireyleri için gerekli her türlü eşya ile öğrenci bursları ve diğer kanunlarda haczi yasaklanan mal ve hakların haczedilemeyeceği hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, icra memurunun mal ve hakların haczi konusunda değerlendirme ve takdir yetkisine sahip olduğu açıkça belirtilmek suretiyle uygulamada karşılaşılan tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır…” denilmektedir.
6352 sayılı Kanuna ait Adalet Komisyonu Raporu Gerekçesinde, “…Komisyon tarafından, haczi kabil olmayan mallar yönünden tereddüt bulunması ve 2004 sayılı Kanunun 82’nci maddesinin başlığı ile uyumlu olması amacıyla birinci fıkranın (3) numaralı bendi yeniden düzenlenmiştir… Komisyonumuzca yukarıdaki değişiklikleri ve alacaklı ve borçlu arasındaki menfaat dengesinin korunması amacıyla 2004 sayılı Kanunun 82’nci maddesinin birinci fıkrasının (2), (4), (7) ve (12) numaralı bentlerinde sayılan şeylerin değerinin fazla olması durumunda, bedelinden ihtiyacı kadar miktarı borçluya bırakılmak üzere haczedilerek satılmasının sağlanması amacıyla maddenin değiştirilmesini öngören önerge Komisyonumuzca kabul edilmiştir…” şeklindedir.
Görüldüğü üzere kanun koyucu İİK.m.82/3’te yer alan kişisel eşyalar ile ilgili 3.fıkrayı gerekçede değer hususunda kapsama almadığını belirtmiştir.
Sonuç olarak
Akıllı telefonlar, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Akıllı telefonların her geçen gün daha fazla işlev kazanması, bir yandan hayatı kolaylaştırmakta, diğer yandan telefonlarca kaydedilen ve işlenen verilerin sayısını arttırmaktadır. İşlenen verilerin büyük bölümü kişi mahremiyetiyle ilgili olup hassas veriler dahi içermektedir. Bunun yanında, akıllı telefonlar temel iletişim aracı olarak da büyük bir önem taşımaktadır. Tüm bunlar dikkate alındığında, akıllı telefonlar malvarlığının klasik bir unsuru olarak düşünülmemesi gerektiği ve bu nedenle de hacze konu olmaması gerekmektedir. Yargıtay’ın, bilgisayarlar hakkındaki kriterleri, aynı kategoride gördüğü cep telefonları bakımından da uygulayacağına şüphe yoktur. Ancak kişisel eşya sayılan cep telefonunun birden fazla olması halinde haczedilebilecek olmasının ise önünde bir engel olmadığı düşünülmektedir.
İcra Müdür Yardımcısı
Feridun KAVAK
Tüm hakları saklıdır. Site içeriği (makale ve görsel) kaynak gösterilmeden kullanılamaz.